Umre
Geç kalmış bir Umreciyim ben !
Yıllar birbirini kovalarken zaman çarkının içinde, anlayamadik maalesef, bu kadar hızla geçtiğini…
Çocuklarımız olsun, biraz büyüsün ,okusun , evlensin, derken dünya meşgalemiz arttıkca arttı.
Artık tekrar iki kişiye düşünce, ancak sıra geldi …
Geç te olsa geldim işte kapına.
Ben burada günün ne kadar bereketli olduğunu gördüm. Erken kalkınca gün ne kadar da uzunmuş aslında.
Göz neyi okursa gönül onu söylermiş.
Sanki yoğunlaştırılmış bir eğitime tabiyiz, diller Mekke, gözler Mekke, rüyalar bile Mekke…
Ah memleketimde yorgun olan, üç adımlık yeri yürümeye gücü yetmeyen dizlerim, bir günde 18 km yürümeyi başardı. Demek ki bir hedefi olmalı insanın… Yoruldum çok yoruldum ama gördüm ki yoruldukca açılıyor bedenim.
İnsanlar gördüm bu arada, gökkuşağı gibiydiler, rengarenk…
Ve en çok garibanı yoksulu bir arada gördü gözlerim, sarıldığım siyahi bir kadin bana derdini anlattı, anlayamadığıma çok üzüldüm.
Gariban duruşundan zengin yürüyüşünden belli olur derler. Say yaparken, çok yorgun olduğumu görünce ısrarla bana tekerlekli sandalyesini vermek isteyen yüzü yaşlı, kalbi genç kadınlar gördü gözlerim…
Hepsi kefenini giymiş ayaktayken beyaz başak gibi… secdeden kalkarken, beyaz güvercinleri gördü gözlerim.
Kendini Rabbinin kucağındaymışcasına, secdede hüngür hüngür ağlayan genç kızlar gördü gözlerim.
Biz aslında ruhen biriz beraberiz sanki. Hepsini tanıyormuş gibi gördü gözlerim.
Yosun tutmuş kalplerin duayla nasıl yumuşadığını gördü bu gözlerim
Koca adamların dualar eşliğinde nasıl hıçkırarak ağladığını gördü gözlerim.
Geldim işte kapına, kul senden medet umar…
Her kalp dertli, çook kalpler yaralı, derdine derman bulmaya gelmiş milyonlar gördü gözlerim.
Sen şahit ol yarab, affet bu kullarını..
Seni Birlerken Rabbim ,
Avuc içlerimiz şahit oldu, fotoğraflarımız cekildi gökyüzünden, adeta…
Ne çok yemiş içmişiz, hadi vakit arınma vakti, azıkları çoğaltma vakti.
Kıldığımız namazlar, ettiğimiz dualar, okuduğumuz Kuran’lar hürmetine affet bizi,
Yarabbi bağışla kullarını…
Bir de burada ben iken, biz olmayı gördüm.
Dünyanın her yerinden aynı amaç için gelen milyonlar…
Ellerimiz semada dillerimiz duada…
Sen kabul eyle.
Ümidimiz sende yarabbi,
Bir çırpıda aklıma gelenler bunlar
Daha düşünsem mutlaka ilave olacak çok şeyler var…
Ayten Şahin
Mekke 05-02-2023
Ömür
Bir yaş daha geçti
ömürden…
Bir yaş daha…
Farkına varamadan
zamanın
bir yaş daha
eksildi…
Gönülden…
Yaşarken…
Türküler dinlerdik,
“tükendi nakdi ömrüm”
ama biz,
tükenmeyecek gibi
dinlerdik…
İlahiler okurduk,
“geldi geçti ömrüm benim”
yel gibi geçen
başka birinin
hayatıydı…
Uzun hava dinlerdik,
“tükenip gidiyor,ömür dediğin”
harcanan
bizim ömrümüz
değil gibiydi…
Anne sözü dinlerdik
“ömrümü yediniz”
sanki yenen
sadece
onun ömrüydü….
Babalar… dinlermiydik
hatırlamıyorum
babalar yaşarmıydı,
yaşlanırmıydı ki
ömre dair sözleri olsun…
Çocuklar dinlerdik
samimi, içten…
“ömrümde görmedim böyle bir şey”
ömürlerinin ne kadar
olduğunu
hatırlamazlardı bile…
Hanımlar dinlerdik,
kısık ama güçlü
seslenirlerdi
“Ömrümü sana verdim”
dönüp bakmadık,
Vermemişlermiydi
ömürlerini…
Dostlar dinlerdik
“Ömür boyu sürecek”
şarkımız,
yıllar boyu,
koşturacak
hayallerimiz vardı…
Gönlüme
sıra gelinceye
kadar…
yaşlandım…
bir yaş daha geçti…
Gönül eskidi…
Bir damla yaş düştü
gözümden,
Bir yaş daha geçti
ömrümden…
Abdullah YILMAZ 07-01-2020 19:53
Annemin Penceresi
Bir rüyaydi belkide
bu camda kuşları sayışın anne..
bir hayaldi galiba
uzun uzun
sohbetimiz masada…
şimdi
pencere hala yerinde
sen yoksun,
kuşlar hala uçuyor
sen sayamıyorsun…
Ve artık
masa da yok bu odada,
sohbette yok,
yüzün de yok durup durup cama
ışıldayan…
Bak anne
çocuklar geldi yine
torunlarin,
yok mu cebinde gizlece verdiğin şekerlerin ..
Cebin yok mu artik anne
şeker yok mu…
pencerede dalgın duruşun yok mu ,
şurası adalar mi diyen sesin.
hava bugün çok kapali
yoksa
deniz iyi görünürdü deyişin .
yerdeki halın,
halıya dökülen çorba lekesine
bişey olmaz kizim diye
tesseli edişin…
mutfaktan gelen yemek kokularin,
tenceredeki dolman,
hiçbişey yok deyip
sofraya on çeşit yemek çıkartman…
yok mu tüm bunlar artık anne
Sen yokmusun….
yastıklardan ev yapan cocuklara misafir oluşun
yatağının üstünde her sıkıldığında
yap/boz yapışın…
zil çalınınca “geldim geldim” diye diye hızla kapiya koşuşun…
anne bak bugün de geldik
neden
koşa koşa kapiyi açmıyorsun ….
Geldik işte bugün
belki son kez kapina;
koltugunu,
tencereni,
halını,
tabaklarını,
iğneni,
ipliğini,
çoraplarını,
terliklerini,
yorganini,
yatağını
hepsini almaya geldik..
Yani kutular dolusu ‘seni’
bir kamyona koymaya geldik…
geriye;
yalnizca cok sevdigin
penceren kaldı,
birde
evi sarmalayan
o naif
ruhun her odada..
İşte böyle
kısacık bir
vedaymiş hayat ,
Upuzun bir yaşam sandığımız aslinda…
AYŞEGÜL ASLAN
27 /08 /2019
İstanbul
Geriye Kalan…
Senden kalanlar
Bugün yolumu kesti
Son valizinden çıkan
Hastahane kokulu
Kocaman tahlil dosyan
Şişedeki kolonyan
Senden geriye kalan
yürünmemiş yollardan
eskimeyen pabuçlar
Bir sıcacık elbisen
Buruşuk siyah hırkan
Cebindeki son paran
Senden geriye kalan
Yıllanan ayrılığın
Acısı derinlerde
Hayat akıp giderken
Unutmayın diyordu
Bıraktığın izlerle
senden geriye kalan
hüzünler ayrılıktan
güzel hatıralardan
mahzun tebessümünle
sakince duruşunla
veda eden bakışın
senden geriye kalan
7nisan 2019
Rahime Kartal